Ahkâm kesenlerin haritadaki yerini
gösteremeyeceği ücra adreslerde bizzat yaşamaktır, asker çocuğu olmak…
Zorunlu göç’tür. Pılını pırtını toplayıp
Hakkâri’ye, bavulunu toplayıp Erzincan’a, kolileri toplayıp Sivas’a taşınmak,
bazen sahil’den dağ’a, bazen pırıl pırıl güneş’ten iki metre kar’a
savrulmaktır.
Her soluduğun şehirden, her dolaştığın
mahalleden, her tanıdığın arkadaştan mecburen ayrılmak, her ayrıldığın yere
ruhundan bir parça bırakıp, hatıraları yarım yamalak, çocuk yaşta hüzün
biriktirmektir.
Üniversiteye kadar en az sekiz okul
değiştirmek, tam bulmuşken kaybetmek, ilkokulda âşık olduğun komşunun oğluna
allahaısmarladık bile diyememek, ortaokulda elini tuttuğun kızı, gözyaşlarıyla
geride bırakmaktır.
Herkesin birbirini tanıdığı sınıflara,
kelaynak gibi girmek, bi merhaba alana kadar çırpınmak, arkadaşlıklara her sene
başında sıfırdan başlamaktır.
Bi türlü ait olamamak, her gittiğin yerde
geldiğin yerle çağırılmak, İzmir’de Malatyalı çocuk, Kars’ta Muğlalı çocuk,
Diyarbakır’da Balıkesirli çocuk olmaktır.
Vatan-millet aşkıyla, kurallara uyan
yurttaş bilinciyle büyütülmek, baban emekli olana kadar, demirbaş badanaya
zarar vermemek için, duvarına tuttuğun takımın posterini bile
yapıştıramamaktır.
Sen
uyu demelerine rağmen, gece yarısı kör karanlıkta kalkıp, operasyona uğurlamak,
annenin koynuna kıvrılıp, sağ salim dönsün diye, sabaha kadar dua etmektir.
Lojmanda meşe oynadığın Hakan’ın babası
üsteğmen Tarık ağabey şehit düştüğünde, saklambaç oynadığın Ceyda’nın pilot
yüzbaşı babası Birol ağabey çakıldığında, bi yandan ağlayıp, bi yandan kendini
şanslı hissettiğine utanmak, üniformasıyla, heykel gibi sessiz sedasız oturan
babana sarılamamaktır…
Internetten alıntıdır
Bir memur cocugu olup bu duygulari cok iyi biliyorum..Allah tum askerlerimizi korusun...
YanıtlaSil