Bütün ilişkilerin temelinde “sevme ve sevilme gereksinimi” yatar. Anneniz, babanız ya da öğretmeniniz “Seninle gurur duyuyorum” dediği zaman ne kadar mutlu olduğunuzu hatırlıyor musunuz? Gelin hep birlikte hatırlayalım!
NLP-Kişisel Gelişim Uzmanı Sonay Ergene, “Kişinin kendi değerini bilmesi, kendisine sevgiyle, saygıyla ve dürüst bir şekilde davranabilme yeteneği olan öz güvenin, en kolay geliştiği yer aile ortamıdır. Aile içinde kullanılan her sıfat çocuğun geleceğini olumlu ya da olumsuz yönde etkiler” diyor ve konu hakkında detaylı bilgiler veriyor.
Öz Güveni Olan Kişiler
Genellikle sevilme duygusuna, başarılı dönemlerimizden çok başarısızlık dönemlerimizde ihtiyaç duyarız. Ebeveynin güvenini kazanmak her çocuk için çok önemlidir.
Olumsuz Sıfatlar: Sen aptalsın, sen başarısızsın, neyi başarabildin ki, sakarın tekisin!
Olumlu Sıfatlar: Sen her zaman en güzelini yaparsın, benim akıllı kızım, zaten sen çok zeki bir çocuksun, aferin sana!
Öz güveni olan kişileri şöyle anlatabiliriz:
• Kendini ve duygularını açıkça ortaya koyar.
• Gerektiği yerde kendini över, ancak başkalarını küçümsemez.
• Başkalarının olumlu özelliklerini görür ve ifade eder.
• Haklarını korur, başkalarının hak ve duygularını göz ardı etmez.
• Seçimlerini kendi amaçları doğrultusunda yapar.
Güzel Bir Örnek
Kızım 6 yaşındayken katıldığı her etkinlikte başarılı olmasından dolayı öğretmenlerinin dikkatini çekmişti ve bu durum bana sürekli övgülerle anlatılıyordu. Evet, bana göre de sahip olduğu özelliklerini çok güzel sergileyebilen bir çocuktu ama dikkatimi çeken şey Başay’ın kimi ortamlarda kendini ifade etmekten çekindiğiydi.
Bu özelliğini fark ettiğimde hemen çalışmalara başladım ve kızımın boyalarla ilk tanıştığı andan itibaren yapmış olduğu tüm resimleri dosyadan çıkartıp kendisine göstererek “Kızım sen harika resimler yapıyorsun, bu resimleri okuluna götürüp bir sergi açsak ne dersin?” dediğimde mutlu oldu ve onayladı.
Hemen hedefe gideceğim soruyla devam ettim “Hatta sen her yaptığın resme öykü anlatıyorsun ben de resimlerin yanına yazıyorum ya, sergide sen arkadaşlarına bu öyküleri anlatabilirsin diye düşünüyorum” dediğimde kızım yüzündeki korku ve panik ifadesiyle “Hayır anne ben utanırım” dedi. Evet, bu cevap benim endişemin doğru olduğunu gösteriyordu ama asıl sorun kızımı nasıl ikna edebileceğimdi.
Uygulama: İlk yaptığım şey kızımla birlikte resimleri kendi odasının duvarlarına asmak oldu. Aynı akşam evcilik oynarken onun yerine geçerek resimleri anlatmaya başladım. Daha sonra “bir sen, bir ben” oyunuyla onu da olayın içine çektim. Ertesi gün kuzenlerine ve en yakın arkadaşlarına evde bir parti düzenledim. Çok doğal bir şekilde çocukların oyunlarına katılarak hepsini kızımın odasına götürdüm.
“Bakın Başay ne kadar güzel resimler yapıyor, bu resimde bakalım hangi öykü yazıyor?” diyerek okumaya başladım, Başay hemen sözümü keserek “Anne arkadaşlarıma ben anlatacağım yaaa!” diyerek resimlerini tanıtmaya başladı. Yaşadığı o başarı duygusu sıcakken ben “Biliyor musunuz okulda da bir sergi açacağız ve Başay okuldaki arkadaşlarına da bu öyküleri anlatacak” dediğimde kızımdan hiçbir tepki gelmedi.
Akşam yatarken masal yerine partide yaptıklarının ne kadar güzel bir davranış olduğunu, kuzenleriyle paylaştıklarını arkadaşlarıyla da yaşabileceğini anlattığımda beklediğim yanıt geldi “Okuldaki arkadaşlarımda benim kardeşlerim gibi, onlardan da utanılmaz değil mi anne?”
Sonuç: Ertesi gün okulda sergiyi açtık. İlk üç resmi elimi tutarak anlatmaya başlayan kızım, sergiyi benden bağımsız ve oldukça şımarık hareketlerle bitirmeyi başardı. Yeteneğini keşfeden, utanma duygusunu yenen kızım, ikinci sergisi için çalışmalara başladı. Fakat bu çalışma resim defterine değil, evin duvarlarına yapılıyordu. Biraz ileri gitmişti biliyordum ama o anki yaklaşımım o kadar önemliydi ki kızım tarafından yanlış anlaşılacak en ufak söz veya davranış beni tekrar başa götürecek belki de böyle bir şansı bir daha yakalama fırsatım olamayacaktı.
İkinci sergi zorunlu olarak evde açılmış oldu. İkinci kez başarma duygusunu yaşayan kızımın inancı artık sağlamlaşmış, ben de hedefime ulaşmıştım.
Kızım şimdi 23 yaşında bir daha sergi açmadı hatta yeteneği olmasına rağmen resim yapmak ilgi alanına girmiyor. Şu an kendisini rahat ifade eden ve ne kadar değerli bir birey olduğunun farkında.
Yaşınız ya da şartlarınız ne olursa olsun, öz güveninizi yükseltmek mümkündür. Düşük değer duygusu zaten öğrenilmiş bir kavram olduğundan unutulabilir ve yerine yenisi koyulabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder