11 Haziran 2012 Pazartesi

Çocuğunuzu Fişte Unutmayın!


"Çocuğumu Fişte Unuttum!" kitabının yazarı Amerikalı Marie Winn'in televizyonla ilgili ilginç tespitleri var:
Çocukları duyarsız hale getiriyor, ailede iletişimi yok ediyor, düşünmeyi imkânsız kılıyor. Anne babalar kendi rahatlarını düşünerek çocuklarını fişle uyuşturuyor.
"Bu kitap anne babaların hiç hoşuna gitmeyecek. Çünkü çocuklarını ekran karşısında uyuşturmak en çok onların işine geliyor. Yine de artık birilerinin gerçekleri söyleme zamanı geldi." diyor Marie Winn, 'Çocuğumu Fişte Unuttum!' isimli kitabında.  Bu manidar ismi taşıyan kitap, çocuğunu televizyon ve internetten daha çok seven anne babalara sesleniyor.

Kitap aslında yeni değil. İlk kez 1977'de yayımlanmış. Ancak sonraki 25 yıl boyunca toplumda büyük değişimler olunca yazar yenileme ihtiyacı hissetmiş. Ufuk Yayınları'ndan çıkan kitap Türkçeye ilk kez İbrahim Kaplıkaya tarafından çevrildi. Eserde, saatlerce televizyon izlemenin oluşturduğu psikolojik durumlara, eğitici olduğu düşünülen programların çocuğa verdiği zarara, ekranın ses ve görüntü bombardımanının çocuğun algısını kilitleyip onu nasıl uyuşturduğuna, aile hayatına yaptığı tahribata ve bunu tamir etmenin yolları gibi meselelere değiniliyor. Ana tema, televizyon ve diğer medya aygıtlarının ortadan kaldırılması gerektiği değil. Televizyonun yıkıcı etkileri tartışılarak, anne babalara ve eğitimcilere kontrol altına alma konusunda tavsiyeler vermek.

Marie Winn; çocuklar, anne babalar ve uzmanlarla yapılan mülakatlar üzerine 60 yıllık deneyimini de ekleyerek derlemiş eserini. Tespiti şu: Televizyon, çocuklar için kesinlikle sınırlandırılmalı. Çünkü onları hayata ve insanlara karşı duyarsız hale getiriyor, ailede iletişimi yok ediyor, insanların düşünmesini, okumasını ve kendilerini geliştirmelerini neredeyse imkânsız hale getiriyor. Kitapta Amerikan Pediatri Akademisi'nin ilginç tespitine de yer verilmiş: İki yaşından küçük çocukların televizyon izlememesi gerektiği basit bir tavsiye değil, bu nörolojik ve psikolojik olarak gerekli.

Öyleyse televizyon bunca araştırmalar sonucunda gerekli olmadığı, çoğu kez de istenmediği halde neden bu kadar fazla yer işgal eder hayatımızda? Bu soruya verilen cevap net: Anne babalar kendi rahatlarını düşünerek çocuklarını fişle uyuşturuyor.
İnsanların kendilerini ekrandan uzaklaştıramama sebebi kişide hipnoz etkisi oluşturması. Ancak bu doğrudan olmuyor. Çocuk televizyon karşısında çok zaman geçirdiği için yaşayamadığı deneyimler dolaylı olarak onu etkiliyor. Mesela onun televizyon izlediği süre içinde söyleyemediği onlarca sözcüğü, soramadığı soruları, yapılmayan sohbetleri hesaba katmak gerekiyor.

Sosyolog Urie Bronfenbrenner, televizyonun dramatik yönünü şu ifadelerle anlatıyor: "Eski sihirbazlar gibi televizyon da büyü yapıyor. Konuşma ve eylemi durdurup canlıları sessiz heykellere dönüştürüyor. Televizyonu açmak, çocukları insana dönüştüren süreci kapatmaktır.

Beş yaş altı çocuklar, televizyonun en yoğun kullanıcıları arasında yer alıyor. Nielsen Raporu'na göre, 2-5 yaş grubundaki çocuklar haftanın 22 saatini ekran karşısında geçiriyor. 6-11 yaş grubunda bu süre 18'e düşüyor. 1982'de dokuz yaşındaki çocukların yüzde 39'u günde 3 ila 5 saat televizyon izlerken bu oran 1999'da yüzde 47'ye yükselmiş.
Televizyon sözel becerilerin gelişimini engelliyor

Çocukların, sosyalleşmesi için temel iletişim becerilerini (okuma, yazma, kendini rahat ifade etme) kazanmaları gerekir. Televizyon, sözel becerileri geliştirmez, zira çocuğun sözel katılımını gerektirmez. Çocuk pasif alıcıdır.

Televizyon, çocukların yeteneklerini test etmesini ve yaşam faaliyetlerine katılımını sınırlıyor.

Çocukların hayal dünyası ihtiyacı, televizyonda sunulan yetişkin yapımlarından çok, kendi uydurup inandıklarıyla karşılanmalı.

Evde televizyon varsa bunlara dikkat!

Televizyon izleme süresinde kontrol ele alınmalı.
Katı kurallar konulmalı.
Yemeklerde ve yatmadan önce izlenmemeli.
Tek başına asla televizyon izlemek yok.
Düzenli olarak izlenen programların sayısı azaltılmalı ya da düzenli izleme hiç olmamalı.
Günde en fazla bir saat izlenmeli.
Evde sadece bir televizyon olmalı.
Çocukların odasında bulunmamalı.


2 yorum:

  1. Bu yazıyıyı akşamları TV'siz duramayan eşime ithaf ediyorum.bazen ben açtırmıyorum televizyonu sonra bakıyorum biz Emre'yle başka birşey yaparken bir fırsatını bulup açmış yine :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. aynısından bizim evde de var:) Babalar maalesef anneler kadar duyarlı değil bu konuda...

      Sil

LINKWITHIN

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...