Yarın için bugününüzü
feda etmeyin
Yapılan en büyük
hatalardan biri; elde edilenlerin bir gün kaybedebileceği veya düşüldüğünde bir
daha ayağa kalkılamayacağı endişesine kapılmaktır. Pek çok kişi küçük bir
sorunda bile pek çok felaket senaryosu üretiyor. Bu da, hem yanlış adımlar atıp
endişelerinizin gerçekleşmesine yol açabiliyor, hem de elde ettiklerinizin
keyfini çıkarmanızı önlüyor. Belirsiz bir yarın için bugünü feda etmeyin.
Unutmayın ki hayat sürprizlerle dolu ve ürettiğiniz felaket senaryolarının çoğu
da gerçekleşmiyor!
Yeteneklerinizi keşfetmeye
çalışın
Maalesef pek çok kişi
yeteneğinin farkında değil. Bu nedenle hayatını mutlu edecek şekilde çevre
kuramıyor olabilir. Bunun yerine çoğunluk aileler, öğretmenler ya da
yöneticilerin rehberliğinde hayatına devam ediyor. Sonuç; yetenekler depoda beklerken,
monoton hayattan kurtulup, ‘mutlu’ olmanın formülünü yakalamak için çözüm
psikologlarda aranıyor. Oysa hayatı güzelleştirmenin püf noktası aslında
yetenekler doğrultusunda yaşamakta saklı! Dolayısıyla sizin de yapmanız gereken
şey kendinize “Benim en iyi yaptığım şey nedir?” sorusunu yöneltmek.
‘Neden’ yerine, ‘nasıl’
diye sorun
Yılbaşına yaklaşırken
hayatınıza bir an için dışarıdan bakma ve yaptıklarınızı sorgulama fırsatını
yakalarsınız. Kendinize “Geçen yıl neredeydim?”, Şu an istediğim yerde miyim?”
gibi sorular yöneltiyor, böylece geride bıraktığınız yılın muhasebesini yapmış
oluyorsunuz. Bunu yaparken kendinizi acımasızca eleştirmek yerine, gelişmenize
fayda sağlayacak eleştirilerde bulunun. Diyelim ki geçen yıl epeyce kilo aldınız ve bu durumdan hiç hoşnut
değilsiniz. Kendinizi “Neden bu kadar kiloluyum?” diye eleştirmeyin, bunun
yerine “Bu kilolarımdan nasıl kurtulabilirim?” diye sorun. İnsanların
ilişkilerinizde sizi kullandığınızı düşünüyorsanız, “İnsanlar beni neden
kullanıyorlar?” yerine, “İnsanlara kendimi kullandırmaktan nasıl kurtulurum?”
sorusunu yöneltin. Çünkü “neden” sorusu sizi çözüme götürmez. Çözüme götüren
soru; “nasıl” sorusudur.
Önce ‘siz’ önemlisiniz
“Önce ben” demek
birçoğunuza ‘bencillik’ gibi gelebilir. Bu nedenle “Önce sevdiklerim”
diyebilirsiniz. Çünkü önce sevdiğiniz insanlara sahip çıkmadığınızda, onlar
için fedakarlıkta bulunmadığınızda kötü bir insan olacağınızı düşünüyorsunuz.
Çocuğunuz, aileniz veya arkadaşlarınıza elbette yardımcı olmalısınız. Ancak
unutmayın ki önce siz mutlu olamazsanız, başkalarını da mutlu edemezsiniz!
Kendinizi kutlayın!
Hayat sadece
başarısızlıklardan, acılardan ve hastalıklardan oluşmuyor. Artık bardağın boş
tarafına odaklanmayı bırakın ve dolu tarafını görmeye çalışın. Örneğin küçük
çocuğunuzun yemek yememesi, hayatınızın en önemli sorunu olabilir ve size
kendinizi mutsuz hissettirebilir ancak diğer taraftan sevinmeniz de gerekir.
Çünkü öncelikli olarak bir çocuğa sahipsiniz ve onun sorunuyla
boğuşabiliyorsunuz. Şimdi kendinizin ve başkalarının yaşamında ne kadar
mucizeler yarattığınızı, hangi imkansızlıkları başardığınızı gözden geçirin.
Kendinizi kutlayın ve “Birçok iyi iş başardın, seninle gurur duyuyorum” deyin.
Kaçan balıkları
kovalamayın
Hepiniz hayatınız
boyunca birçok fırsatla karşılaşırsınız. Bunların bazılarını görüp
değerlendirebilirken, bazılarını çeşitli nedenlerden dolayı kaçırırsınız. Maddi
ya da manevi yönde fayda sağlayacak fırsatlar için üzülmemek elbette mümkün
değil. Ancak bazı kişiler, kaçırdıkları fırsatları yıllarca unutamıyor ve
kendine sürekli kızmaya devam ediyor. Örneğin “O arsayı almış olsaydım şimdi
onlarca evim olabilirdi” gibi… Ancak unutmayın ki sürekli kapanmış olan
kapılara odaklanmanız, yeni açılan kapıları görmenize engel oluşturabiliyor.Kalbiniz kırıldıysa bulmaca çözün
Koşmayın, adım atın
Hayatınızda bir süredir
var olan ve çözmek istediğiniz problemleriniz varsa, onlarla başa çıkabilmek
için koşmak yerine küçük adımlar atın. Bu sayede tek etapta çözülmesi çok güç
görünen ve bu yüzden paniğe kapılmanıza yol açabilen sorunların çözümünün zaman
alsa da aslında çok da zor olmadığını göreceksiniz.
Boş verin, gitsin
Bugüne kadar size
haksızlık yaptığını düşündüğünüz için öfke duyduğunuz insanları bağışlayın ve
unutun. Unutmayın ki öfke ve kin sizi içten içe kemiren en kötü ve negatif
duygulardan biri.
Kendinizi başkasıyla
kıyaslamayın
Kendinizi başka
insanlarla kıyaslama huyunuz varsa, bundan hemen vazgeçin. Hiç kimse bir
diğerinin eşi olamaz. Siz de kendinizi artılarınız ve eksilerinizle kabul
etmelisiniz. Hem kıyasladığınız kişilerin yaşamları dışarıdan mükemmel
görünebilir ama iç dünyaları aslında pek de tahmin edici olmayabilir.
Valizlerinizden
kurtulun
Her insanın geçmişinde
mutlu hatıralar olduğu gibi, canını sıkan, hatırlamak istemediği anılar da
oluyor. Maalesef bazı kişiler hoşlanmadıkları ve hatırlamak istemedikleri
olayları tıpkı eski valizler gibi hiç bırakmadan ömürleri boyunca taşıyor.
Bunun sonucunda da mutsuzluk ve sıkıntılar peşlerini bırakmıyor. Oysa bu
valizlere ihtiyacınız olmayabilir.
Kendinizle dalga geçin!
Siz eşsiz bir
insansınız. Evrende başka benzeriniz yok ama yine de kendinizi çok fazla da
ciddiye almayın. Çünkü siz de etten kemikten bir insansınız ve hatalar da
yapabilirsiniz. Kendi hatalarınızla dalga da geçin ve mizahı kullanmaktan
çekinmeyin.
Her şey ‘sevmekle’
başlar
Sevgi ve mutluluk
paylaştıkça artar. Bu nedenle eşinize, arkadaşlarınıza, çocuklarınıza sık sık
onları ne kadar sevdiğinizi söylemekten çekinmeyin. Mutlu olmak için
çevrenizdekilere daha sık teşekkür edin. Çünkü onların mutlu olduklarını
gördükçe hem kendinizi iyi hissedersiniz, hem de ilişkinizi geliştirmiş
olursunuz.
Anı yaşayın
Bir yanda geçmişle
ilgili pişmanlıklar, diğer yandan da gelecekle ilgili endişeler sürekli
kafanızı meşgul ederek şu anda yaşadığınız anın keyfini çıkarmanızı önlüyor.
Oysa esas yaşadığımız zaman şimdiki zamandır. Geçmiş bitti, gelecek ise hiç
yaşanmadı. Siz de bu günün tadını çıkarmaya çalışın. Gelecekte
yaşayabileceğiniz olası hastalıkları düşünmek yerine “Şu anda sağlıklıyım”
deyin.
İlacınız meditasyon
olsun
Stres, depresyon, öfke
sorunları, fobiler veya bağımlılıklar… Uzmanlar hayatınızın her evresinde, her
an karşınıza çıkabilecek bu temel sorunlarla başa çıkabilecek en rahatlatıcı
yöntemin meditasyon olduğunu söylüyor. Çünkü meditasyon, zihninizin ve
ruhunuzun daha derinliklerine inerek duygusal farkındalık yaratıyor. Böylece
duygularınızın sesini çok daha net duyabiliyor, neyi istediğinizi ve neyi
istemediğimizi daha iyi anlayabiliyorsunuz. Üstelik araştırmalar, meditasyon
yapanların yapmayanlara oranla yüzde 22 daha fazla yaşadığını ortaya koyuyor.
Çünkü meditasyon bedeni dinlendirerek ruhsal ve bedensel dinlenmeye katkıda
bulunuyor. Bu da bağışıklık sisteminin güçlenmesi ve daha sağlıklı kilo
kontrolü anlamına geliyor. Eğer yapmıyorsanız yeni yılda meditasyonu artık
yaşamınızın bir parçası haline getirebilirsiniz.
Alıntıdır
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder