Kızım ilk 6 ay sadece anne sütü aldı, altıncı aydan sonra da anne sütünün yanı sıra doktorumuzun söylediği ek gıdalara geçtik. Çeşitli sebze püreleri, meyve püreleri, evde yapılmış yoğurt gibi. Yaklaşık sekiz ayın sonunda hem sütüm yavaş yavaş azaldı ve bitti, hem de ilk zamanlar çok olan sütlerimden deepfreeze koyduğumuz sütlerin hepsi tükendi. Kızım 8. Ayını bitirdikten sonra artık tamamen bizim pişirip hazırladığımız yemeklerle beslenmeye başladı.
Bu yazıyı yazmamın amacı tek tek neler yedirdiğimizi anlatmak değil. Sadece bugüne kadar tarifini birkaç arkadaşıma da verdiğim ve günlük olarak hazırladığımız yemek tarifinden bahsedeceğim.
Bu yemeği doğum iznindeyken her sabah ben, işe başladıktan sonra da bakıcımız yaptı. Küçük bir tencerede yaptık ve öğlen bir tabak, akşam bir tabak yediğinde bitiyordu.
Malzemeler:
½ diş sarımsak
½ soğan (küçük)
1 patates (küçük)
1 havuç (küçük)
½ domates(küçük)
½ kırmızı biber(küçük)
1 çeşit mevsim sebzesi (kabak /pırasa //brokoli /ıspanak /kereviz /karnabahar /taze fasulye /enginar) (küçük)
et/tavuk/balık/köfte
1 yemek kaşığı tarhana
1 tatlı kaşığı irmik
1 yemek kaşığı pirinç/bulgur/mercimek/bezelye/kuru fasulye/nohut (haşlanmış olarak eklenir)
1 çay kaşığı maydanoz
terbiye (yum sarısı+limon) (yemeğin altını kapatmaya yakın)
2 yemek kaşığı zeytinyağı
Tarhana ve irmik bir kapta soğuk suya eklenerek, bekletilir.
Çelik bir tencerede çok küçük kesilmiş sarımsak, soğan ve tüm sebzeler zeytinyağında çok kısa bir süre kavrulur. (sebzelerin hepsi en küçük boyda olanlardan seçilecek)
Sıcak su eklenerek sebzelerin iyice pişmesi sağlanır.
Sebzeler iyice yumuşayınca et ve baklagil grubundan seçilenlerden birer tanesi ilave edilir
Daha sonra suda ıslatılmış olan tarhana ve irmik karışımı eklenir.
En son olarak da hazırlanan terbiye (limon bir tatlı kaşığından fazla olmamalıdır) ve çok ince doğranmış maydanozlar tencereye ilave edilir.
Hayvansal proteinleri genelde şu şekilde yemeğe ekledim: doktorumuzun tavsiyesi üzerine hayvanın sokum denilen bölümünden kestirdiğimiz kırmızı eti iki öğünlük parçalar halinde az suda düdüklüde haşladım, eti ve suyunu ayrı ayrı deepfreezde dondurdum. Çorbadaki sebzeler pişip de eti ekleyeceğimiz zaman donmuş haldeki eti rendeden geçirdim, buzlu olduğu için, kırmızı et neredeyse toz gibi oldu. Bu şekilde yemeğin içine ekledim.
Güvendiğimiz bir markanın tavuğuna da aynı sistemi uyguladık. Daha sonraları rendeden geçirmeden haşlanmış tavuğu elimle ya da bıçakla iyice didikleyerek ekledim.
Balık olarak somon balığı kullandım. Onu da bir tavada ve az zeytinyağında arkalı önlü iyice pişirdikten sonra soğuyunca elimle güzelce parçalayarak çorbaya ekledim.
Köftelere gelince. Yine sokumdan kestirdiğimiz eti, kasapta kıyma haline getirttim. Bu kıymaya pirinç ekleyerek, küçük top köfteler yaptım ve deepfreezde muhafaza ettim. Sebzeler iyi piştikten sonra yemeğin içine birkaç tane atıp, iyice pişmelerini sağladım. Yemek piştikten sonra yedireceğimiz zaman köfteleri çatalla biraz ezip, küçülmelerini sağladım.
Baklagillerin de çoğunu önceden düdüklü de pişirip, deepfreezde muhafaza ettim. Pirinç, kırmızı mercimek, ince bulgur gibi kolay pişenleri ise hemen sebzelerin piştiği sıcak suya ekledim. Nohut, fasulye gibi baklagilleri yemek yeneceği zaman yine çatalla biraz ezdim.
Bu yemeği yedireceğim zaman içine az miktarda kendi ekmek makinemizde pişirdiğimiz ekmeğin iç kısmından ufalayarak ekliyordum.
Bir yaşından sonra etin ve tavuğun haşlanmış suyunu da yemeğe eklemeye başladım.
Tabii ki bu yemeğe çeşitli eklemeler yapılabilir veya malzemelerden birkaçı çıkarılabilir.
Kızım 1,5 yaşına kadar gelinceye kadar her gün bu yemeğin değişik versiyonlarını yedi. Tabii ki her gün beslenmesine yeni yeni şeyler de ekledik. Makarna, pilav, köfte, kendimize pişirdiğimiz çeşitli tencere yemekleri vs. Hepsinin tadına baktırdık ama bu yemeği hiç ihmal etmedik. Her öğün yediği bu yemeğin miktarını biraz azaltarak yavaş yavaş sevdiği diğer yemekleri de beslenmesine ekledik.
Bu arada bu yemeği çok sulu olacak şekilde pişirmedim. İlk zamanlar eğer içindeki sebzeler, köfteler çok belirginse çatalla biraz eziyordum ama asla blender kullanmadım. Zaman geçtikçe çatalla ezme işlemini de azalttım.
Bu yemeğin içinde doğal antibiyotik dedikleri sarımsak ve soğan var, hala da çorbaların, sulu yemeklerin içine kimsenin anlamayacağı şekilde katmaya çalışırım. Çocuklar için en besleyici gıda olan tarhana var. Doktorumuzun söylediği, bebeklerin beyin gelişimini destekleyen en önemli gıdalardan biri olan irmik var. Günlük beslenme planımızda olması gereken sebzelerden birkaçı var, hayvansal ve bitkisel proteinler de var.
Bu yemeği pişirmeye başladığımızda içine terbiye eklemiyorduk. Yanlış hatırlamıyorsam kızım yaklaşık 10 aylıktı. Kendimize ekşili köfte pişirmiştim ve ona da denetmek için, tuzunu ve terbiyesini koymadan önce küçük bir tabak ayırmıştım. Genelde önce kızımın yemeğini yedirip, sonra kendimiz yemek yiyiyorduk. Ama o gün nedense onun da mama sandalyesini masaya yaklaştırdık ve hep beraber yemek yemeye başladık. Bir yandan kızımın yemeğini yedirmeye çalışıyorum, bir yandan da kendim yemeğe çalışıyordum. Tabii ki bizimki ağzını açmıyor, yemek istemiyor, ben de türlü numaralar yapıyordum. Kendi tabağımdan alıyormuş gibi yapıp, kendi yemeğini veriyordum. Ama bizim ki arada bir kanmıyor ve benim tabağımı gösterip, oradan yemek istiyordu. Ben de daha fazla dayamayıp kendi tabağımdan bir kaşık verdim. Ağzını nasıl şaplatarak yediğini heralde anlatmama gerek yoktur. Tabağımdaki yemeğin tamamını kızım yedi ve ertesi gün doktorumuza sorarak ona hazırladığımız yemeklere de bir yumurta sarısı ve limon suyu ile hazırlanmış terbiye eklemeye başladık.
Sabahları da her annenin yaptığı gibi sütün içine yumurta, beyaz peynir, ceviz, ekmek içi vs. gibi hazırladığımız karışımı yedirdik. 1,5 yaşına gelmeden 4-5 ay önce yavaş yavaş yetişkinlerin yediği gibi kahvaltılıkları ayrı ayrı vermeye başladık.
Sabah ile öğlen arası kendi yaptığımız yoğurdu yedirdik.
İkindi kahvaltısında da içinde ezilmiş bir çeşit meyvenin bulunduğu bir muhallebi yedirdik.
Genelde biz anneler, çocuklarımızı yeteri kadar besleyebiliyor muyuz diye hep düşünür dururuz. Bu yemeği ve diğer öğünlerini de yediği sürece benim içim hep rahat oldu.
Tabii bu yemekleri ilk zamanlar benim, sonra bakıcıların türlü şaklabanlıkları ile zar zor yedi. En zor zamanlarımız dişlerinin çıktığı ve ağzına kaşık bile değdirmek istemediği zamanlardı. O zamanlarda da genelde düğmesine bastığınız zaman şarkı söyleyen bebekler, hayvanlar ve yine birkaç tuşuna basınca çeşitli müzikler çalan ya da sesler çıkaran oyuncaklardan faydalandık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder