Kızım saçlarını kestirmek istemiyordu, ne de olsa kız çocuğu.
Okula giderken hep topladığımız için sorun yok ama bir yere gezmeye gideceğimiz zaman “Anne saçım açık alsın, taç takacağım” diye tutturuyor. Gezme sırasında da taktığımız tacı yüz kere takıyor, çıkarıyor, çantama koyduruyor, birşeyler yerken bütün saçlar yemeklerin içine giriyor.
Uzun saç benim de hoşuma gidiyordu ama yıkaması,taraması, kurutması da oldukça zor oluyordu. Çünkü taranırken tarak düğümlenen saçlara biraz takılsa ortalık feryat figan, göz süzmeler, sinirli bakışlar, bağırmalar...
Yaklaşık bir sene kadar önce artık saçlarının boyu beline ulaştığı zaman yavaş yavaş saçlarını kestirelim mi diye sormaya başladım ama saç kestirmeye hiç yanaşmadı. Hep canınının çok acıyacağını ve kestirmek istemediğini söyledi. Hiç acımayacağını, saçlarının çok güzel olacağını ne kadar anlatsam da fayda etmedi.
En son eylül başı saçlarımı kısaltmaya gittiğimde kızımı da kuaföre yanımda götürdüm. İlk defa saçların nasıl kesildiğini ve canımın hiç acımadığını gördü. Orada da birkaç kere saçlarını kestirelim mi diye sordum, bana “kuaför abi kesmesin, sen kes” dedi. Fırsat bu fırsat eve gider gitmez banyo yaptırdıktan sonra hemen kesme işlemine başlayayım dedim. Ama fikrini değiştirmişti bizimki. Canım acıyacak diye yine ağlamaya başladı. Ben de zorlamamak için başka bir zaman keseriz deyip, konuyu kapattım.
O sıralar gideceği yeni okulunun oryantasyonu vardı ve ben de işten birkaç gün izin almıştım. Okula gitmediği üç gün boyunca saçlarını taramadım. Banyodan sonra saçlarını taramak istediğimde tahmin edeceğiniz gibi tarak düğümlenen saçlara takıldı ve taranamadı. Ben de sözde bir arkadaşımın kızının başına gelen bir olayı anlattım. O kız da saçlarını hiç taratmıyordu, kestirmiyordu ve hep düğümcükler oluşuyordu. En sonunda sinekler, böcekler, örümcekler o düğümcüklerin içine yuva yapmaya başladılar. (severek okuduğumuz Timaş Yayınlarının Çekmece Çek Çek isimli kitabından esinlenildi. Çekmece hep açık bırakıldığı için içine örümcek, çekirge ve fare yuva yapmışlardı).
Ben bu uyduruk hikayeyi anlatınca “Anne bir daha anlat” dedi ve hikaye birkaç kere daha anlatıldı. En sonunda “Anne sen benim saçımı kes, böcekler saçıma yuva yapmasın” dedi ve hemen yanımda hazır duran makasla olabildiğince düzgün bir şekilde kesmeye çalıştım. Ama fazla düzgün olduğunu söyleyemem tabii...
Aradan bir süre geçince yine kuaföre gidelim mi, saçlarını daha düzgün kestirelim mi diye sormaya başladım ama gitmek istemedi.
Haftasonları bir yere gideceğimiz zaman özellikle elbise veya etek giyiliyor, üstündeki bluz veya elbisenin önü görünsün diye hırka yerine muhakkak bolero giyiliyor, saçlar taranıyor, taç takılıyor, parfüm sıkılıyor, saat, kolye, bileklik, yüzük allah ne verdiyse ellere kollara takılıyor, arabaya bindikten sonra da “Anne ne güzel süslendik, püflendik, gezmeye gidiyoruz” diyor. Allahtan kısa bir süre sonra sıkılıp, taktığı takıları çantama koymak üzere bana veriyor.
Ocak ayında Neşeli Ayakları seyretmeye gideceğimiz belli olduktan sonra hafta içinde evde eşime, telefonda ablama, anneme, halaya, kayınvalideme, gördüğümüz konu komşuya anlatmaya başladım. “Biz bu Cumartesi kızımla önce saçlarımızı kestireceğiz, yaptıracağız, ondan sonra da süslenip püflenip sinemaya daha sonra da gezmeye gideceğiz” diye. Bizim kız bayağı bir havaya girdi. Çünkü gezmeye gideceğiz deyince akan sular duruyor.
Cumartesi sabahı gelip çattığında “Saçımı kestirmesem olmaz mı” diye beni birkaç kere yokladı ama “Sen bilirsin ama ben biraz yamuk kesmişim, saçların uzayınca da kötü görünmeye başladı” deyince bir daha sormadı.
Kuaförde önce ben saçlarımı kısalttırdım, ayrıca kuaföre kızımın saçlarının da benim saçlarımın aynısı olsun dedim. Kuaföre gelen diğer bayanların da destekleriyle Allaha şükürler olsun ki kızımın saçları ilk defa 45. Ayında profesyonel biri tarafından kesildi ve bir şeye benzedi.
Darısı diğer annelerin de başına...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder